Türkiye’nin süper kahramanları: Survivor ve Atatürk

Geçtiğimiz Pazar günü Ankara’da patlayan bomba bütün Türkiye’yi sarstı. 37 kişi öldü, 125 kişi yaralandı.

Saldırıya her kesimden insanlar büyük tepki gösterdi. Facebook ve Twitter olayı lanetleyen yazılarla doldu taştı.

Ancak ertesi gün, işin başka bir yönü ortaya çıktı:  O akşam televizyonlarda en çok Survivor izlenmişti!

Acaba bu durum Türk insanının umursamazlığı mıydı? Acaba eğlenceden başka bir şey düşünmeyen insanlar mı olmuştuk? Survivor yasaklanmalı mıydı? Ya da hangi zamanlarda yayına konmalıydı ve buna kim karar vermeliydi?

Kafamız yine karışmıştı.

***

Modern zamanlar insanımızı değiştiriyor. Gitgide, “ne olacak bu memleketin hali” diye üzülen insanlar olmaktan çıkıp, her an “ne olacak benim halim” diyen insanlara dönüşüyoruz.

Kendimizi düşündükçe yalnızlaşıyoruz. Yalnızlaştıkça güçsüzleşiyoruz.

Biz bu tek başına halimizle bir kanepeyi bile şuradan şuraya taşıyamazken, karşımıza  sürekli koca bir ülkenin sorunları çıkıyor: Patlayan bombalar, düşürülen uçaklar, ekonomik kriz, IŞİD’le savaş, Kürt sorunu, trafik, eğitim…

Aslında çok duygusal olan, başkalarına kendinden çok önem veren, düşene yardım etmeli diye eğitilen, ülkesini daha iyi yerlerde görmek isteyen Türk insanı, bu durum karşısında kendini eli kolu bağlanmış, sevdiklerine zulümler yapılırken zorla izlemesi istenen bir tutsak olarak buluyor.

***

İşte tam o bu acıları çekerken bir süper kahraman imdadına yetişiyor: Survivor!

Onu izledikçe, dertlerinin azaldığını hissediyor. Ona acı veren düşünceleri kafasından uzaklaştırıyor. Orada gördüğü hayat, daha olmasını istediği gibi. Acun’un samimiyeti içini ısıtırken, insanların küçük çekişmeleri, ülkenin büyük çekişmelerinden çok daha rahatlatıcı geliyor.

Süper kahraman Survivor, onu içine düştüğü çukurdan çıkaramasa da, en azından bir kaç saatinin huzur içinde geçmesini sağlıyor.

***

Peki bundan 95 yıl önce nasıl olmuştu da aynı millet, dünyanın sayılı asker ve devlet adamlarından biri olan Atatürk’ü kahramanlaştırmıştı?

Cevabı geleneksel Anadolu insanının dilinden düşmeyen bir cümlede saklı: Allah neyi istersen, onu verir.

Yanmış, yıkılmış, evlatlarını kaybetmiş 1920’ler Türkiyesi’nin hali haraptı  ama insanlarının kurtulmaya olan inançları alevlenmişti. Bu umut ülke insanına savaşlar kazanma, devlet kurumlarını baştan aşağı değiştirme ve ülkede bir atılım yapma şevki vermiş ve bağrından buna uygun bir kahraman doğurmuştu.

Günümüzün yalnız ve güçsüz insanı ise artık tek bir şey istiyor: “Kendi” acılarının dinmesi. Ve buna uygun bir kahraman üretiyor: Survivor. Yani Türkçesiyle, “Sağ kalan”.

***

Kafamız karışmamalı.

Survivor’ın bir suçu yok. Türk insanı vurdumduymaz değil ve eğlence düşkünü de olmadı.

Sadece “daha iyiye” gitmek için “kendi başına” değil “hep birlikte” olmak gerektiğini unuttu.